Üretime dayalı eğitim elzem
Tüm dünyayı sarsan koronavirüs salgını birçok alana olduğu gibi eğitime bakışı da değiştirdi. ‘Üretime dayalı eğitim’in öneminin bir kez daha kanıtlandığı pandemi sürecinde meslek ve teknik liselerin toplumdaki algısı da yıkıldı... Maskeden dezenfektana, video laringoskop cihazından N95 maske makinesine kadar Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu araçları üreten meslek lisesi öğrencileri, Türkiye’nin koronavirüs mücadelesinde hayati görev üstlendi...
Toplumun meslek liselerine bakışı pandemi sürecinde değişti. Yıllardır, “Başarısız öğrencilerin okulları” ya da, “bari meslek öğrensin” anlayışına maruz kalan meslek liseleri bu süreçte hem bakış açısının yanlışlığını gözler önüne serdi hem de kaybettiği özgüveni yeniden kazandı. “Meslekçi” gençler ve öğretmenleri maskeden dezenfektana, koruyucu siperlikten ultrasonik cerrahi maske makinesine, video laringoskop cihazından N95 maske makinesine kadar Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu araçları üretebileceklerini içeriye de dışarıya da gösterdi. ASELSAN ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) gibi Türkiye’nin köklü kurumlarında açılan model meslek liseleri, ilk kez yüzde 1’lik dilimden öğrenci alarak algının kırılmasında ilk kritik rolü üstlendi.
Mesleki ve teknik eğitim, kalkınma ve istihdam politikalarına etkileri nedeniyle tüm dünyada üzerine yoğun tartışmalar yapılan bir eğitim türü. Beklentilerin yüksek olması, eğitimcilerin de, iş dünyası ve sektörlerin de alana olan ilgisini sürekli canlı tutuyor. Hemen her ülkede de “başarı düzeyi nispeten düşük öğrencilerin gittiği, okulu terk oranlarının ve devamsızlıkların yüksek olduğu” şikâyetlerine maruz kalıyor.
Kat sayı adaletsizliği
Türkiye’deki algı da diğer ülkelerden farklı değil. Türkiye’de ayrıca, mesleki eğitimi doğrudan etkileyen sistematik müdahaleler de yaşandı. Örneğin, 28 Şubat sürecinde katsayı engeli ortaya çıktı. 1998’de Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kendi alanları dışında yükseköğretim alanı tercih eden meslek öğrencilerine katsayı uygulanması kararı aldı. Böylelikle varolan sorunları daha da artırdı.
1990-1997’de tüm lise öğrencileri içindeki payı yüzde 44-45.3 arasında olan meslek lisesi öğrencilerinin payı katsayı adaletsizliği ile 2002’de yüzde 32.6’ya kadar geriledi. Bugün oran yüzde 35’lerde. Katsayısı uygulaması 2010’da YÖK Genel Kurulu tarafından kaldırılsa da, yarattığı olumsuzluk uzun yıllar sürdü.
Merkezi sınav
2010’dan itibaren genel liseler, Anadolu Liseleri (AL) ile Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerine (MTAL) dönüştürüldü. Dönüşüm sonucu, MTAL’lere devam eden öğrenci sayısı artmış olsa da fen, sosyal ve Anadolu liseleri daha çok talep görmeye devam etti. 2014-2017 arasında orta öğretime öğrencilerin merkezi sınavla yerleştirilmesi de sorunların artmasına neden oldu. Başarılı öğrencilerin fen, sosyal bilimler ve AL’ye yönelimleri arttı. Nispeten başarısız öğrenciler mesleki ve teknik eğitim okullarında kümelendi. Uygulama 2018-2019 eğitim-öğretim yılına kadar devam etti.
TÜİK 2020 iş gücü istatistiklerine göre, mesleki ve teknik eğitim mezunlarının iş gücüne katılım ve istihdam oranları diğer liselere göre daha yüksek, işsizlik oranında daha düşük. Lise mezunlarının şubat 2020’de iş gücüne katılım oranı yüzde 50.8, istihdam oranı 42.5, işsizlik oranı 16.3. Aynı dönemde meslek mezunlarının ise iş gücüne katılım oranı yüzde 62.4, istihdam oranı 53.1, işsizlik oranı ise 14.9.
Kendi alanlarında değil
MEB’in 2008-2009 ile 2014-2015 dönemi mezun istihdamı araştırması ise konunun başka bir boyutunu gözler önüne seriyor. Buna göre meslek mezunlarının istihdam oranları yüksek ancak mezun oldukları alandaki istihdam oranları yüzde 10’un altında. Bu meslek lisesi mezunlarının diğer hizmet sektörlerine yöneldikleri anlamına geliyor. Bunun nedeninin ise çalışma koşulları dolayısıyla, meslek lisesi mezunlarının ücret farklılığı olmayan alan dışı işlere yönelmesi olduğu düşünülüyor. Sonuç: Sektör ihtiyaç duyduğu elemanı bulamıyor.
2023 EĞİTİM VİZYONU
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı 2023 Eğitim Vizyonu, mesleki ve teknik eğitim için de yeni bir yol haritası ortaya koydu. Yeni harita sektöre duyarlı, ülkenin önceliklerine göre sürekli güncellenen dinamik bir mesleki eğitim inşası öngörürken, yedi ana hedef belirledi. Bunlar:
- Programların güncellenmesi
- Uygulama kapasitesinin artırılması
- Kaliteye yönelik izleme ve iyileştirme yapılması
- Sektörle iş birliklerinin güçlendirilmesi
- Yeni alanlarda eğitim seçeneği sunulması
- Sosyal entegrasyon ve kamu diplomasisine katkı sağlanması
- Mezunların alanlarında çalışmalarının teşvik edilmesi
Bakanlık, sektör işbirliklerini de gözden geçirdi ve özel sektörün katılımını artırmak için yeni bir işbirliği modeli geliştirerek uygulamaya koydu.
‘TÜM SEKTÖRLERLE İŞ BİRLİĞİ YAPILDI’
MEB Bakan Yardımcısı Mahmut Özer’in Milliyet ile paylaştığı Mesleki ve Teknik Eğitim alanında yapılan iyileştirmeler ve başarılardan bazıları:
- Türkiye’nin Mesleki Eğitim Haritası çıkarıldı.
- Eğitim verilen tüm alanlardaki sektörlerle iş birliği yapıldı.
- İş birliği kapsamında müfredat güncellendi.
- Döner sermaye kapsamında gerçekleştirilen üretimden yapılan yüzde 15'lik hazine kesintisi yüzde 1' düşürüldü.
- Bazı Anadolu meslek lisesi programlarına sınavla öğrenci alınmaya başlandı.
- Özel sektörün mesleki eğitim merkezi kurabilmesinin önü açıldı.
- Kurum yöneticilerinin öncelikle alan öğretmenlerinden atanması sağlandı.
- e-Sınav imkânı ile usta öğretici sınavlarının sürekli yapılabilmesi sağlandı.
- Kalfalık-ustalık sınavlarının yılda altı kez yapılabilmesinin önü açıldı.
- Teknokentler ile AR-GE işbirlikleri başlatıldı.
TOPLUMSAL ALGI KIRILIYOR
MEB, eğitim verilen alanlardaki sektörlerle güçlü işbirlikleri kurarken, model oluşturabilecek okullar kurdu. Ankara’da ASELSAN MTAL ve İstanbul’da İTÜ MTAL bunlardan sadece ikisi. İlk kez ASELSAN MTAL yüzde 0.46’lık başarı diliminden ve İTÜ MTAL ise yüzde 1.26’lık başarı diliminden öğrenci aldı. Böylece bu okullara yönelik algının kırılmasında ilk adım atıldı. İkinci gösterge pandemi sürecinde bu okulların performansı oldu. Yıllardır kaybedilen özgüven geri kazanıldı. “Meslekçi” öğrenciler ve öğretmenleri maskeden dezenfektana, koruyucu siperlikten ultrasonik cerrahi maske makinesine, video laringoskop cihazından, N95 maske makinesine kadar Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu araçları üretebileceklerini hem Türkiye’ye hem de dünyaya gösterdi.
AR-GE merkezlerinde salgın günlerinde 201 bin 182 litre el dezenfektanı, 7 bin 833 litre kolonya, 20 milyon maske, 800 bin yüz koruyucu siperlik ve 1 milyon tek kullanımlık önlük/tulum, solunum cihazı, ultrasonik cerrahi maske makinesi, video laringoskop cihazı, N95 maske makinesi, ultraviyole-C (UVC) hava sterilizasyon cihazı, izole numune alma ünitesi, yoğun bakım yatağı ve ozon hava dezenfekte cihazı ve temassız kızılötesi termometre üretildi.