Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in katılımıyla mesleki ve teknik eğitimde istihdam ve üretim ilişkisini güçlendirmek için öğretmenlere eğitimlerin verilmesi, başarılı öğrencilere burs verilmesi, öğrencilerin işletmelerde mesleki eğitimlerinin gerçekleştirilmesi, okul atölyelerinin ve laboratuvarların yeni teknolojilerle donatılması amacıyla Ankara Sanayi Odası ile Mesleki ve Teknik Eğitimin Geliştirilmesi İş Birliği Protokolü imzalandı.
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, protokol imza töreninde yaptığı konuşmada, 28 Şubat sürecinde başörtüsü yasağından dolayı eğitime erişemeyen kız öğrencilerden meslek liselerinin maruz kaldığı kat sayı uygulamasına kadar Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı problemlerin son 20 yılda çözüldüğünü ve toplumsal taleplerin karşılandığını söyledi.
Özer şunları kaydetti: "İşte bu 20 yılda bir taraftan geçmişteki okullaşma oranlarındaki problemler çözüldüğü gibi aynı zamanda geçmişin toplumsal mühendislik problemlerinin de çözüldüğü bir döneme karşılık geliyor. Bazen bu 20 yılı takdir etmekle gerçekten acze düşüyoruz. Devasa bir dönüşüm oldu. Biz OECD ülkeleriyle, gelişmiş ülkelerle rekabet ediyoruz. Bu rekabetteki en kritik sermaye nedir? Beşeri sermayedir. Beşeri sermayenin niteliğini arttırmadaki en önemli enstrüman da eğitimdir. Peki, niye bu rekabet ettiğimiz ülkelerin İkinci Dünya Savaşı'nda ulaşmış olduğu oranlara biz 70 yıl gecikmeyle ulaştık? Aslında bu; tamamen toplumsal mühendislik projelerinin, Sayın Cumhurbaşkanımızın sıklıkla ifade ettiği kültürel iktidar, kültürel hegemonyayla ilgili vesayetçi yaklaşımın bir ürünüdür çünkü sizin kültürde hâkim olup bir dil inşa edebilmeniz için eğitimde çok güçlü olmanız lazım. Bir kesim, mevcut avantajını sürekli korumak ve pekiştirmek için bu ülkenin çocuklarının büyük bir kısmının okullara erişimlerini hiç umursamadı. Eğer umursamış olsalardı başörtüsü yasağını uygulamazlardı. Umursamış olsalardı katsayı konusunu uygulamazlardı. İşte 20 yıl, aslında bir taraftan kalkınmayla ilgili eğitimin en fazla kullanıldığı, aynı zamanda bu ülkenin çocuklarının kültürel iktidara, kültürel üretime bir paydaş olarak yollarının açıldığı bir döneme karşılık geliyor. Bunun hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Onun için buradan bu sürecin lideri olan Sayın Cumhurbaşkanımıza tüm katkıları için, bu coğrafyanın çocuklarının eğitime erişimdeki tüm destekleri için tüm aileler, tüm çocuklar, tüm öğretmenler adına en içten şükranlarımı sunuyorum. Bu, tarihî bir dönem olarak not edilmesi ve Millî Eğitim Bakanlığı olarak çaba sarf etmemiz gereken bir dönem."
Bakanlık olarak mesleki eğitim, okul öncesi eğitime erişim ve öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin sürekli desteklenmesi olmak üzere üç konuya öncelik verdiklerini belirten Bakan Özer, okullaşma oranlarıyla ilgili olarak hedeflerini anlattı.
Millî Eğitim Bakanlığının mesleki eğitimi ayağa kaldırmak için sektörün tüm temsilcileriyle iş birliği yaptığını ifade eden Özer, "İstediğimiz şey; sanayicinin deneyimini, birikimini, müktesebatını, meslek liselerine aktarması. Süreci birlikte yönetip insan kaynağını birlikte yetiştirebilmemiz... İşte bunun neticelerini gördük. İlk adımlarını Savunma Sanayi Başkanlığımızla yaptık: ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi. Düşünün, artık ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesine yüzde 1'lik başarı diliminden öğrenciler geliyor. Ankara Fen Lisesine yerleşen öğrencinin puanından daha yüksek puanı olan öğrenci, meslek lisesine gidiyor. İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi... Bunun örnekleri çoğaltabilir. Artık başarılı öğrenciler meslek liselerini tercih etmeye başladı. Yani 28 Şubat sürecinin suyun akışını yatağından değiştirdiği süreci biz tersine döndürmüş olduk. Artık akademik olarak başarılı öğrencileri de meslek liseleriyle buluşturmaya başladık. Meslek liseleri üretim yapmaya başladı." değerlendirmesinde bulundu.
Amaçlarının üretim değil, eğitim olduğunu vurgulayan Bakan Özer, "Bizim amacımız, mesleki eğitim verdiğimiz tüm alanlarda uygulamalı üretimle eğitimi teşvik etmek. Eğer her alanda biz üretim isteseydik mesleki eğitim merkezlerindeki üretimi iptal etmezdik. Mesleki eğitim merkezlerinde üretim yapılmasını istemiyoruz çünkü mesleki eğitim merkezleri, haftada dört gün işletmeye giden bir yer. 200 milyonluk üretim kapasitesi, 2021 yılında 1 milyar 162 milyona çıktı. Bunların -gerçekten- her biri, bir başarı hikâyesi... Kovid-19 süreci bize neyi gösteriyor? Beşeri sermaye tek başına önemli değil, üretemiyorsan -paran da olsa- satın alamazsın. Maskeyi satın alamazsın üretemiyorsan... Gelişmiş ülkelerin o dönemde yaşadıkları şeyleri bir gözden geçirelim, hatırlayalım. İşte o sürekli ötelenen meslek lisesi öğrencileriyle öğretmenleri, herkes kenara çekilip evlerinden çıkmazken gece gündüz demeden okullarına giderek bu toplumun ihtiyacı olan maskeleri, dezenfektanları, yüz koruyucu siperlikleri, her türlü ürün üretip en sonunda maske makinesini dahi üretir hâle geldiler. Allah göstermesin, yarın bir gün başka bir problem yaşandığı zaman yine meslek liseleri bu üretim kapasitesiyle, ürün portföyünü değiştirerek bu ülkenin, bu devletin, bu milletin yanında yer alacak." ifadelerini kullandı.
Meslek liselerinin artık fikrî mülkiyetle ilgili patent, faydalı model, marka tasarımı gibi alanlarda ürün tescilleri almaya ve onları ticarileştirmeye başladığına değinen Özer, konuşmasına şöyle devam etti: "Bakın, nereden nereye bir evrilme yaşanıyor? Meslek liseleri ihracat yapmaya başladı. Artık mesleki eğitim, 28 Şubat sürecinin getirmiş olduğu travmalardan kurtuldu, öz güveni arttı, emin adımlarla özgüveni yerinde, geleceğe doğru yürümeye devam ediyor."
Merkezî eğitim merkezleriyle ilgili de çok önemli dönüşümler yaşandığını belirten Özer, "Haftada bir gün okulda, dört gün de işletmede beceri eğitiminin yapıldığı gerçek iş ortamlarındaki meslek eğitim türü... Almanya'daki dual mesleki eğitimin Türkiye'deki karşılığı... Mesleki eğitim merkezleri ilk kez hem işveren hem de gençler için cazip bir eğitim türüne dönüştü. Bir projenin başarılı olduğunu görmek için sahada neyin değiştiğine bakmak yeterli. Mesleki eğitim merkezleriyle ilgili yapılan düzenlemeyle bir anda Türkiye'de mesleki eğitim merkezindeki öğrenci sayısının üç dört kat artırılmasına vesile oldu. 25 Aralık 2021 tarihinde Türkiye'deki tüm mesleki eğitim merkezlerindeki çırak-kalfa sayısı 160 bin iken bu rakam bugün 560 bine çıktı. 11 ayda 400 bin yeni gencimiz mesleki eğitim merkezleriyle tanışmış oldu ve bu öğrencilerimiz ayda 1.275 TL ücret alıyorlardı asgari, ücretin yüzde otuzu kadar. Bu artışla bunlar 1.700 TL'ye çıkmaya başladı. İşte Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımız, Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız, Gaziantep Şahinbey İlçe Belediye Başkanımız, bu öğrencilere ilave burslar vermeye başladılar. Ben inanıyorum ki ASO Başkanımız ve ATO Başkanımız da Ankara'daki mesleki eğitim merkezini güçlendirmek için bu protokole ilave olarak bir rakam ortaya koyup burs vereceklerdir." diye konuştu.
2022 yılı sonunda 1 milyon genci mesleki eğitim merkezleriyle buluşturmayı hedeflediklerini dile getiren Özer, şunları söyledi: "Tüm dünya; genç işsiz oranlarını düşürmek, okuldan iş gücü piyasasına geçişi hızlandırmak, kolaylaştırmak için mekanizmalar üretiyor. İşte mesleki eğitim merkezi, inşallah, bu mekanizmanın Türkiye'deki en güçlü kaynağı olacak. Mesleki eğitim merkezlerindeki 560 bin öğrencinin 110 bini de lise ve yükseköğretim mezunlarının altı ay, yedi ay gibi kısa sürede mesleki eğitimi tamamlama programına katılan öğrenciler. Yani lise mezunu, meslek yüksekokulu mezunu, lisans mezunu, hatta yüksek lisans mezunu da var. 110 gencimiz, bu mesleki eğitim merkezlerinin altı aylık tamamlama programına katılıyor ki becerilerini değiştirsinler ve iş gücü piyasasına hızlı bir şekilde eklensinler. Yani mesleki eğitim merkezleri bir yandan insan kaynağının niteliğini arttırmak için fonksiyon görürken aynı zamanda beceriyi güncellemeyle ilgili de bir fonksiyon görmüş oluyor. İnşallah, bunun anlamı önümüzdeki günlerde çok daha iyi anlaşılacak."
Bakan Özer, mesleki eğitim alanında yaptıkları katkılardan dolayı ATO ve ASO başkanları ile diğer sektör temsilcilerine teşekkür etti.
Konuşmaların ardından iş birliği protokolü, Bakan Özer ve ASO Başkanı Nurettin Özdebir tarafından imzalandı.