Prof. Özer, “Mesleki eğitim mezunu, eğitim aldığı alanda çalıştığında aldığı ücretle başka alanda çalıştığında aldığı ücret arasında fark olmadığını görünce, ücreti aynı ancak koşuları ağır olmayan işleri tercih ediyor. İşverenlerin mesleki eğitim görmüş elemanlarla ilgili ücret politikasını gözden geçirmesi gerekiyor” dedi. Prof. Özer iş dünyasının ilgisini çekerek mesleki eğitime ivme kazandırdıklarını, bunun meyvelerinin de alınmaya başlandığını bildirdi.Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Prof. Mahmut Özer’e sorularımız ve yanıtları şöyle:
Eşleşme problemi var
• Üçümüz birlikte sık sık İstanbul’dan Kocaeli’ye, Gaziantep’ten Kayseri’ye, Tekirdağ’a kadar ülkemizin farklı noktalarındaki organize sanayi bölgelerini geziyoruz. Kimileriyle görüntülü platformlarda toplantılar yapıyoruz. Hepsinde “ara eleman-aranan eleman” konusu gündeme geliyor. Ülkemizde işsizlik düzeyi yüksek iken, hele de genç işsizlik daha da fazla iken OSB’lerdeki tesislerden, “Aradığımız elemanı bulamıyoruz” yakınmaları duyuyoruz. Siz bu durumu neye bağlıyorsunuz? Neden iş arayan ile eleman arayan bir türlü buluşamıyor?
Hatırlarsanız 90’lı yıllara kadar böyle bir sorun dile getirilmiyordu. Üretim ve hizmet sektörü devlet eliyle yürütülüyor ve ana istihdam kaynağı da devletti. Mesleki eğitimin ölçeği daha küçüktü. Mesleki eğitim de devlet okullarında veriliyordu. Dolayısıyla mezunlar devlet tesislerinde istihdam ediliyordu. Ortada istihdam ile ilgili bir sorun yoktu. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de devlet üretim ve hizmet sektöründen önemli ölçüde çekildi. Ancak diğer ülkelerde, özellikle kıta Avrupa’sında bu süreçte üretim ve hizmet sektörü özel sektöre geçerken eşzamanlı olarak mesleki eğitimin yükü de özel sektöre geçti. Türkiye’de bu olmadı. 2012 yılına kadar özel sektörün mesleki eğitimdeki payı yüzde 1’in altındaydı. Mesleki eğitimle ilgili sorun yaşamayan ülkelerin çoğunda bu oran yüzde 50’nin üzerindedir. 2012 yılında özel sektörü mesleki eğitime yönlendirmek için getirilen teşviklerle bu oran artmaya başlamış, ancak istenen iyileşme sağlanamamıştır. Halen yüzde 6’lar seviyesindedir. İşgücü piyasasındaki ‘aradığımız elemanı bulamıyoruz’ yakınmaları bir eşleşme problemine işaret etmektedir. Dolayısıyla hem eğitim hem de işgücü piyasası dinamikleri ile ilişkilidir. Eğitim ile ilgili boyut işgücü piyasasının talep ettiği sayı ve nitelikte mezun verilip verilmediği ile ilgilidir. Bu noktada talepten çok daha fazla mezun verildiğini biliyoruz. Sorun yeterince mezun varken bu mezunlar neden talep edilen pozisyonları doldurmamaktadır? Bu konuda yeni yaptığımız bir araştırma oldukça ilginç bulgular gösterdi. Birinci bulgu, mezunlar eğitim aldıkları alanlarda iş aramalarına rağmen o sayıda mezunu karşılayabilecek yeterince iş pozisyonu olmadığı için alan dışı istihdama yönelmek zorunda kalıyorlar.İkinci bulgu, mesleki eğitim mezunlarının eğitim aldıkları alanlarda çalıştıklarında aldıkları ücretle alan dışı çalıştıklarında aldıkları ücrette önemli bir fark olmadığı için mezunların alan dışı işlere yöneldiklerini gösteriyor. Bu durumu mezunlar tercih ediyor. En önemli sorun bu. Mezun “madem aldığım ücret değişmiyor o zaman sosyalleşebileceğim, koşulları ağır olmayan işlerde çalışmayı tercih ederim” diyor. Bu durum işgücü piyasası ile ilişkili. Maksimum yeterliliği minimum ücret ile istihdam etmeye çalıştığınızda eşleşmeyi zorlaştırırsınız. İş dünyasının ücret politikasını gözden geçirmesi gerekiyor.
Üçüncü bulgu ise, işgücü piyasası deneyimli eleman istihdamını tercih ediyor. Dolayısıyla yeni mezunlar alan dışı istihdama kayıyor.
Toparlanma evresine girdi
• Ülkemizde geçmişte “sanat okulları” etkiliydi. Ü niversite girişlerindeki yığılmalarla birlikte sanat okullarını (meslek okulları) bitirenlerin sınavlardaki dezavantajlı durumu gündeme geldi. Üniversite yarışına geriden başlamak istemeyenler düz liselerin yolunu tuttu. Meslek okulları gözden düştü. Sizin Bakan Yardımcılığı görevine gelmenizden itibaren mesleki eğitim konusu yeniden öne çıkmaya başladı. Siz meslek liselerinin yeniden ön plana çıkması yolunda nasıl bir strateji izlediniz?
Türkiye’de mesleki eğitimde ilave bir travma daha yaşanmıştır: Katsayı uygulaması. 1999 yılında yürürlüğe sokulan ve 2012 yılına kadar kesintisiz yürürlükte olan katsayı uygulaması mesleki eğitim mezunlarının yükseköğretime erişimlerini kısıtladığı için mesleki eğitime önceden giden akademik olarak başarılı öğrenciler artık mesleki eğitime gitmemeye başladı. Bu dönemde mesleki eğitim, hiçbir liseye yerleşemeyen öğrencilerin gittikleri bir okul türü olarak etiketlendi. Böyle bir ortamda meslek öğretmenlerinin öğrencilerden başarı beklentileri giderek düştü, bu okullardaki disiplin olayları arttı, devamsızlık ve terk oranları da giderek artmaya başladı. Sonunda da maalesef bu yanlış politikanın maliyetini hem işgücü piyasası hem de eğitim sistemi en ağır şekilde ödedi. Mesleki eğitim son on yılda yeni bir toparlanma evresine girmiştir. Özellikle son üç yıl bu toparlanmanın ivmesinin en fazla arttığı dönem oldu. Bu ivme artışında en önemli stratejimiz iş dünyasını mesleki eğitime çekmek oldu. Daha önce kısmi işbirlikleri yapılırken eğitim verdiğimiz tüm meslek alanlarında kapsamlı bir işbirliği modeline geçtik. Müfredatın birlikte güncellenmesi, öğrencilerin işletmelerde beceri eğitimlerinin birlikte planlanması, başarılı öğrencilere burs verilmesi, meslek öğretmenlerinin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerinin birlikte yürütülmesi ve mezunlara istihdamda öncelik verilmesini içeren ve eğitim süreçlerinin tamamını kapsayan bir işbirliği modelini hayata geçirdik. İş dünyasının bize gelmesini beklemedik, biz gittik. Bu modeli anlattık. İş dünyasının da yıllardan beri bu kapsamda işbirliği yapma özlemi içerisinde olduğunu gördük. Kısa sürede iş dünyasının güçlü temsilcileri ile kapsamlı işbirlikleri kurduk ve üç yıldır başarılı bir şekilde devam ediyor. Kısa sürede bu işbirliklerinin meyvelerini de almaya başladık. Mesleki eğitimi tercih eden öğrenci sayısı yüzde 63 arttı. Mesleki eğitim ilk defa yüzde 1’lik başarı diliminden öğrenci aldı. Puanlar yükselmeye başladı. Öğrencilere sağlanan burs miktarı 6 kat arttı. Öğretmenlerimizin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerinde de bu işbirlikleri sayesinde çok ciddi iyileşme sağladık. 2018 yılında sadece 2 bin 500 meslek öğretmeni iş başı ve mesleki gelişim eğitimi almışken son iki yılda toplam 82 bin 582 öğretmenimize bu eğitimleri verebildik. Bir başka deyişle, son iki yılda mesleki eğitimin kalitesini doğrudan etkileyen bu eğitimlerde yer alan öğretmen sayısında 33 katlık bir artış sağladık. Mesleki eğitimin tüm göstergelerinde ciddi iyileşmenin görüldüğü bir döneme girdik.
OSB’ler mesleki eğitimin doğal laboratuvarı olacak
• OSB’lerin içindeki meslek liselerindeki öğrencilerin hem işin tam göbeğinde eğitim görmek, hem de bitirdiği bölüme uygun iş bulma konusunda daha şanslı olduğunu gözlemliyoruz. Sanayinin uzağında kalan meslek liselerindeki öğrencileri işin içine çekmenin formülü nedir? OSB’lerdeki mesleki okulların sayısını artırmayı düşünüyor musunuz?
Nihai amacımız mesleki eğitim okul ve kurumlarımızı sektörün olduğu yerlerde ihtiyaca göre kümelendirmek. OSB’ler bunun en önemli ayağı. OSB’leri mesleki eğitimin doğal laboratuvarı olarak kullanmaya çalışıyoruz. OSB’lerde mesleki eğitimi güçlendirmek için çalışmalarımız devam ediyor. OSB’lerde hem meslek lisesi hem de mesleki eğitim merkezi sayısını artırmaya ve aynı binalarda hizmet vermelerini sağlamaya çalışıyoruz. Bu konuda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile birlikte hareket ediyoruz.
İSO ve İTO ile mesleki eğitim işbirliği iyi gidiyor
• Mesleki okul-sanayi uyumunu sağlamak için devreye aldığınız "hamilik" formülünün İstanbul’da nispeten iyi işlediğini görüyoruz. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’dan da, İTO Başkanı Şekib Avdagiç’ten de bu yönde mesajlar duyuyoruz. Söz konusu odalar hamisi oldukları okulların yönetiminde, müfredatın belirlenmesinde ne kadar etkili olabiliyor? "Hamilik" formülü eğitim temposu nasıl değiştirdi? "Hami"si olan okullardan mezun öğrencilerin iş bulma şansı arttı mı?
İSO Başkanı Sayın Erdal Bahçıvan ve İTO Başkanı Sayın Şekip Avdagiç ile mesleki eğitim alanında çok önemli işbirlikleri yürütüyoruz. Bu işbirliklerinden oldukça memnunuz. Her geçen gün bu işbirliklerinin kapsamı genişliyor. Örneğin en son İSO ile kaynakçılık alanında önemli bir yeni işbirliğine giderek İstanbul’da beş okulda kaynakçılık altyapısını güçlendirmek için önemli bir yatırım yaptık. Yine geçen haftalarda yazılım alanında yeni bir işbirliği başlattık. Bu işbirlikleri ile mesleki eğitimin kalitesi sürekli artıyor. Mesleki eğitimde eğitim-üretim-istihdam çevrimi de her geçen gün güçleniyor. Elbette dört yıl okulun ve eğitim sürecin içinde olan sektör, tanıdığı ve işletmesinde beceri eğitiminde yer verdiği mezunları da istihdam etmeyi tercih edecektir. Sahada gördüğümüz ve izlediğimiz tüm göstergeler olumlu yönde.
Zorunlu yönlendirme yarar getirmez
• Meslek liselerinden üniversiteye, yüksekokula devam konusunda oranlar son 5-10 yılda nasıl değişti? Meslek lisesi mezunları arasından üniversiteye devam edenlerin bu yolculukta bölüm seçimlerinde doğru adımları atabilmeleri için neler yapılması gerekiyor? Diğer taraftan çocukların eğitim yolcuğunda elbette velilerin çok etkisi var. Veliler, genellikle çocuklarının üniversiteyi bitirip daha iyi kariyer sahibi olmasını hedefliyor. Mesleki eğitimin amaca uygun sonuca gidebilmesi için velileri ikna konusunda bir şeyler yapmak gerekiyor mu? Gerekiyorsa, sizin bir planınız, yol haritanız var mı?
Tüm dünyada yükseköğretim mezunlarının istihdamda ve alınan ücretlerde daha avantajlı olduklarını biliyoruz. Ülkemizde de durum bu yönde. Dolayısıyla öğrencilerin çoğunluğu, yükseköğretimde yer almak istiyor. Bu doğal bir tercih. Burada mesleki eğitim açısından önemli olan işgücü piyasası ile ilişkisinin organikliğidir. Gerçekten istihdam imkânını artıran ve talebe yeterli sayıda ve nitelikte insan kaynağı yetiştiren bir mesleki eğitimi eğitim sisteminizde yapılandırmışsanız bir sorun olmayacaktır. Bu durumda isteyen mesleki eğitime isteyen daha ileri bir eğitime devam edebilir. Yani önemli olan hem istihdam hem de ücretler açısından mesleki eğitimi gençler için cazip kılmanızdır. Bu sağlandığında doğal akışında bir normalleşme olacaktır. Aksi takdirde, yükseköğretimdeki yığılmayı önlemek için öğrencileri zorunlu olarak mesleki eğitime yönlendirmek hiçbir yarar sağlamayacaktır. Katsayı uygulamasında da bu manipülasyonun bedelini ülkemiz, işgücü piyasamız çok ağır bir şekilde zaten ödedi. Mesleki eğitimi işgücü piyasası ile birlikte rasyonel bir şekilde yapılandırdığınızda mesleki eğitim zorunlu bir destinasyon değil tercih edilebilir bir okul olacaktır. Yapılan iyileştirmeleri öğrenciler de veliler de görüyor ve doğal bir şekilde mesleki eğitime yönelim artıyor.
Mesleki eğitim merkezleri genç işsizliği düşürebilir
• Bir tarafta meslek liseleri, diğer tarafta “mesleki eğitim merkezleri” var. Mezunlarını iş bulma konusunda memnun etmede hangisi daha önde? Siz mesleki eğitim merkezlerinin cazibesini artırmak için eğitim gören öğrencilere oralardan lise diplomasına ulaşma kapısını da açtınız. Bu adım işe yaradı mı? Mesleki eğitim merkezlerine ilgi bu açılımla birlikte daha da arttı mı?
Mesleki eğitim merkezleri geleneksel çıraklık-kalfalık-ustalık eğitiminin verildiği oldukça başarılı bir model. Öğrenciler dört yıl, haftanın bir günü okula giderken diğer günler işletmelerde beceri eğitimleri alıyorlar. Ayrıca dört yıl asgari ücretin üçte biri kadar da bir ücret alıyorlar. Üç yılın sonunda kalfa, dört yıllık eğitimin sonunda da usta oluyorlar. Mesleki eğitim merkezlerinden mezun olanların yüzde 88’i eğitim aldıkları alanlarda çalışıyor. Mesleki eğitim merkezlerinin hem istihdam oranı oldukça yüksek hem de işgücü piyasasında beceri uyumu meslek lisesi mezunlarına göre çok yüksek. Türkiye’nin işgücü piyasasının talep ettiği beceri setleri mesleki eğitim merkezlerinin kapasitesinin artırılması gerektiğine işaret ediyor. Bunu görünce hemen mesleki eğitim merkezlerinin cazibelerinin artıracak alanlara yöneldik. İlk adım olarak lise diploması alabilmelerini sağladık. Bu iyileştirme sonrasında mesleki eğitim merkezlerine kayıt yaptıran öğrenci sayısında yüzde 62’lik artış elde ettik.
Şu anda mesleki eğitimde eğitim gören öğrencilerin yaklaşık yüzde 90’ı meslek liselerinde iken sadece yüzde 10’u mesleki eğitim merkezlerinde yer alıyor. Türkiye’de mesleki eğitim ile ilgili dile getirilen sorunların çoğu mesleki eğitim merkezlerinin güçlendirilmesi ile çözülebilecek sorunlar. Genç işsizlik oranını düşürmek için de önemli fırsatlar sunuyor. Bunun için mesleki eğitim merkezlerini hem işverenler hem de öğrenciler için cazip kılmamız gerekiyor. Bu amaçla hazırladığımız önlemler, 12 Mart 2021 tarihinde açıklanan ekonomi reform paketinin genç istihdamını artırmak için mesleki eğitim merkezlerinin teşvik edilmesi bölümünde yer buldu. Mesleki eğitim merkezlerine devam eden öğrencilerin dört yıl boyunca aldıkları ücretlerin işveren üzerindeki yükünün tamamen kaldırılması, bunun yerine bu maliyetin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması hedefleniyor. Ayrıca, üçüncü yılın sonunda kalfa olan öğrencilerin halen asgari ücretin üçte biri olarak aldıkları ücretlerde iyileştirme yapılması öngörülüyor. Ekonomi reform paketinde yer alan her iki hedef ile ilgili olarak 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda gerekli düzenlemeler yapıldığında mesleki eğitim merkezleri ile ilgili kalıcı bir iyileşme sağlanmış ve dolayısıyla da genç işsizlik oranı düşmüş olacaktır.
İyileşme sistemin tamamına yansıyacak
• Türkiye’de kaç meslek lisesi “hami”ye kavuştu? Bütün meslek okullarını “hami”ye kavuşturmak gibi bir planınız var mı? “Hamilik” sisteminin Anadolu’da henüz tam anlamıyla işlemeye başlamadığını gözlemliyoruz. Eğer durum böyle ise nedeni nedir?
Şu anda 3 bin 764 meslek lisemizde yaklaşık 1,5 milyon öğrencimiz var. Ölçek oldukça büyük. Nihai hedefimiz tüm okullarımızın ilgili sektörlerle işbirliklerini güçlendirmek. Elbette ölçeği de göz önünde bulundurmalıyız. Bu bir süreç. Önemli olan kararlı bir şekilde süreci takip edebilmek. Sağlıklı bir işbirliği kurulması gerekiyor. Sorun yaşadığımız yerlerin olması da doğal. Bazı yerlerde de sektör yok veya ölçeği çok küçük. Bu durumda oradaki okullarımızı yeniden yapılandırmaya çalışıyoruz. Bu da zaman alıyor. Başarılı örnekler hızla yayılıyor. Bu hedefe hızla ilerliyoruz.
Mesleki eğitimde yaşanan iyileşmenin sistemin tamamına yansıması için yeni bir proje başlattık: ‘Mesleki Eğitimde 1000 Okul Projesi.’ Bu proje ile 3 bin 764 meslek lisemiz arasında görece en dezavantajlı 1000 okulumuza yönelik okul yöneticileri, öğretmenler, öğrenciler, veliler ve okul ortamını içeren çok kapsamlı bir iyileştirme gerçekleştiriyoruz. Şu ana kadar yaklaşık 180 milyon TL’lik yatırım yaptık bu okullarımıza. Örneğin 1000 okulumuzun tamamına birer kütüphane kurduk. Fizik-kimya-biyoloji laboratuvar eksikliklerini giderdik. Mevcut atölye ve laboratuvarların tamamını güncelledik. Yeni laboratuvarlar kurduk. Bu okullardaki öğretmen ve yöneticilerimize yönelik kapsamlı mesleki gelişim eğitimleri düzenledik. Amacımız mesleki eğitimdeki iyileşmelerin tüm okullara yansıması.
Haritayı çıkardık yeni yapılanmaya gidiyoruz
• Meslek lisesi mezunlarının bitirdikleri bölüme ilişkin işe girme-iş bulma eğilimleriyle ilgili araştırmalar yaptırdığınızı biliyoruz. Geçmiş araştırmalarda çıkan sonuçlar nasıldı? Son dönemlerde araştırmalardan nasıl sonuçlar geliyor? Meslek liselerini öne çıkarmaya dönük çalışmalarınızın etkisi araştırmalara, sahaya yansıyor mu?
Artık mesleki eğitimle ilgili planlamalarımızı hem dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek hem de sık sık saha araştırmaları yaparak ve en önemlisi paydaşlarımızı da sürece katarak yapıyoruz. Türkiye'nin Mesleki Eğitim Haritasını çıkardık. Tüm illerimizde mesleki eğitim okul ve kurumlarımızla çevrelerindeki sektörlerin ne kadar eşleştiğini, uyumun ölçeğini belirlemeye yönelik oldukça kapsamlı bir araştırma oldu. Sektörün çok güçlü kümelenme gösterdikleri bölgelerdeki eksikliklerimizi görebildik. Ayrıca, sektörün olmadığı yerlerdeki mesleki eğitim durumunu da gördük. Bu çalışmada ayrıca bölge bölge her meslek alanında istihdam kapasitesini de gördük. Bu bulgulardan yola çıkarak yaklaşık bir yıldır yeni yapılanmaya gidiyoruz. Arz-talep dengesini daha rasyonel bir zemine oturtacağız. Attığımız her adımın olumlu yansımalarını sahada görebiliyoruz. Öğrenci ve öğretmenlerimiz çok daha mutlu. Görebildiğimiz kadarıyla, iş dünyası da bizle birlikte hareket etmekten ve süreci birlikte yönetmekten oldukça mutlu. Çok daha güçlü ve sektörle iç içe geçen bir mesleki eğitime doğru emin adımlarla ilerliyoruz.
İnsan kaynağına ihtiyaç kalkmıyor beceri değişiyor
• Teknolojinin, dijitalleşmenin gelişmesi, yayılması, yapay zekânın öne çıkmasıyla birlikte yok olacak mesleklerden sıkça söz ediliyor. Bu durumda siz mesleki eğitimin geleceğine ilişkin nasıl bir değişim öngörüyorsunuz? Giderek karanlıklaşacak fabrikalarda "metal yaka” çalışanlar, yani robotlarını sayısı arttıkça, fabrikalarda günümüzde çok aranan "ara eleman”a ne kadar ihtiyaç kalacak?
Çok dinamik bir işgücü piyasası var. Bazı meslek alanları daralırken veya ortadan kalkarken yeni meslek alanları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla insan kaynağı ihtiyacı ortadan kalkmıyor, beceriler değişiyor. Yeni beceriler ortaya çıkıyor. Mezunlar eğitimini almadıkları becerileri ile yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Gelinen noktada değişen koşullara hızla adapte olabilme becerileri çok daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Tüm dünyada bu kapsamda mesleki eğitimde de yeni ve hızla değişen koşullara adaptasyonu hızlandıran akademik ve jenerik becerilere daha fazla yer verilerek mesleki eğitimde alana özgüden çok daha genel eğitime yönelim artmaya başladı. Biz de bu amaçla yaklaşık bir yıl süren ve sektör temsilcileri ve paydaşlarımızla yürüttüğümüz çalışmalar sonunda tüm müfredatı bu yönelim doğrultusunda güncelledik. Ayrıca ulusal meslek standartları ile uyumlu hale getirdik. Öğrencilerimizin farklı meslek alanlarından ders alabilmelerini sağlayan ve geçişleri de kolaylaştıran daha esnek bir öğretim programı hazırladık. Yeni programa öğrencilerin yapay zekâ teknolojileri ve dijital okuryazarlıklarını artırmaya yönelik ilave dersler koyarak ayrı bir sertifikasyon programı da kazandırdık.