Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında yaklaşık iki milyon öğrenci eğitim alıyor. Bu kurumlardan her yıl 350-400 bin aralığında mezun veriliyor. Hem mezun sayısına hem de okuyan öğrenci sayısına bakıldığında büyük bir ölçek söz konusu. Her ne kadar mesleki ve teknik eğitim kurumlarının başarılı olmadığı yönünde yaygın bir kanaat olsa da TÜİK verileri bunun aksini söylüyor.
TÜİK verileri incelendiğinde, mesleki ve teknik eğitim mezunlarının işgücüne katılım ve istihdam oranlarının diğer lise mezunlarından oldukça yüksek olduğu görülüyor. Buna göre, 2018 yılında lise mezunlarının yüzde 54.2’si iş gücüne katılırken, mesleki ve teknik lise mezunlarının iş gücüne katılım oranı yüzde 66.1 olarak gerçekleşmiş. Aynı yıl mesleki ve teknik liselerden mezun olanların istihdam oranı yüzde 57.4 iken diğer lise mezunlarının istihdam oranı yüzde 46.7 olmuş. Diğer taraftan mesleki ve teknik eğitim mezunlarının işsizlik oranı da diğer lise türlerine göre daha düşük ve yükseköğretim mezunları ile yaklaşık aynı seviyede.
Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik oranlarının geçmiş yıllara doğru gidildikçe de benzer karakteristiğe sahip olduğu görülüyor. Dolayısıyla mevcut durumda mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamı ve işgücüne katılım oranları, yaygın olarak sanıldığı gibi, genel liseler ile benzer değil, onlardan daha iyi düzeyde. Bu durum, özellikle mesleki ve teknik eğitimde okuldaki eğitime ilave olarak iş yeri eğitiminin de yer aldığı Almanya, Danimarka ve İsviçre gibi ülkelerde mezuniyetten sonraki ilk on yılda yaşanan durumla da uyumlu.
MEZUNLAR BAŞKA ALANLARA YÖNELİYOR
Türkiye’de mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdamı ile ilgili örtük başka bir sorun söz konusu. Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının istihdam oranları yüksek olmasına rağmen, mezun olanların mezun oldukları alanda istihdam oranları oldukça düşük ve çoğu alan için yüzde 10’un altında. Bir diğer deyişle, mesleki ve teknik eğitim mezunları büyük oranda mezuniyet alanlarının dışındaki alanlarda istihdama yöneliyor. Bu problem, teknik eleman havuzunu daraltırken, nihayetinde sektörün aradığı elemanı bulamamasına veya istediği nitelikte bulamamasına yol açıyor. Sonuç olarak burada ciddi bir sorun söz konusu. Bunun birçok sebebi olabilir.
İlk bakışta istihdamda yetkinlik-ücret eşleşmesinde bir problem olduğu görülüyor. Mesleki ve teknik eğitim mezunları, eşit veya daha yüksek ücret aldıklarında, eğitim gördükleri alanlar dışındaki alanlara, özellikle de hizmet sektörüne, yönelebiliyorlar. Bu tercihte, mesleki ve teknik alanlardaki iş koşulları da etkili olabiliyor.
Mesleki ve teknik eğitim mezunlarının alan dışı istihdam arayışı, yükseköğretime yönelik talep ile de doğrudan ilişkili. Mesleki ve teknik ortaöğretim mezunları ile yükseköğretim mezunlarının aldıkları başlangıç ücretleri arasında diğer ülkelere göre ciddi bir fark söz konusu. Bu durum, mesleki ve teknik ortaöğretim mezunlarının yükseköğretime yönelik talebini canlı tutuyor. Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarından mezun olanların yükseköğretime girme oranının oldukça düşük olduğu, ancak mezunların yükseköğretim taleplerinin mezun olduktan sonra da devam ettiği görülüyor. Bu bağlamda, alan dışı hizmet sektöründe çalışmanın, geçici bir istihdam olarak görüldüğü ve yükseköğretime yönelik hazırlık yapmaya daha fazla imkân verdiği için tercih edildiği de düşünülüyor.
SEKTÖRLE İSTİHDAM ÖNCELİKLİ İLİŞKİ GÜÇLENDİRİLİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bir taraftan mesleki ve teknik eğitimin kalitesinin artırılması için çok sayıda iyileştirmeyi yapmaya devam ederken, diğer taraftan da alanda istihdamı artırmak için mesleki eğitim verdiği tüm alanlarda sektörlerle çok güçlü iş birlikleri tesis etmiş durumda.
İstanbul’da İSO, İTO, İTÜ ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile mesleki ve teknik eğitimin alanda istihdam öncelikli olarak güçlendirilmesi iradesi ortaya konmuş, daha sonra bu irade, TOBB ile tüm illeri kapsayacak şekilde genişletildi. Artık tüm illerde sanayi odaları, ticaret odaları, organize sanayi bölgeleri ve diğer sektör temsilci kuruluşlarıyla organik ilişkiler tesis edilmiş ve mesleki ve teknik eğitimde sektörlerin aktif katkılarının alınabilmesinin kanalları açıldı. Benzer şekilde Aselsan, Havelsan ve Savunma Sanayi Başkanlığı ile farklı bir alan açılarak eğitim ve istihdamda çeşitliliği artıracak adımlar atıldı. Tüm bu adımlar, sektörlerin mesleki ve teknik eğitiminin güçlendirilmesiyle ilgili heyecanını ve beklentisini de artırdı. MEB, tesis edilen tüm bu iş birliklerinin başarılı olması için azami gayret sarf ediyor. Bu adımlarının meyvelerini vermesi kararlılık, emek ve sabır gerektiriyor.
Diğer taraftan, MEB, tüm illerde mevcut sektörler ve bu sektörlerin istihdam kapasiteleri ile o illerde eğitim verilen mesleki ve teknik eğitim alanları ve öğrenci kapasitelerini mukayeseli olarak gösteren ‘Türkiye Mesleki Eğitim Haritasını’ çıkarttı. Bakanlık, bu haritayı kullanarak, illerde ve bölgelerdeki eğitim verilen mesleki ve teknik eğitim alanlarını mevcut sektörlerle uyumlaştırma ve kapasitesini de bu çerçevede ayarlama çalışmalarını sürdürüyor. Bu dönüşüm, istihdama yönelik arz-talep ilişkisini de daha rasyonel bir zemine oturtacak.
Öte yandan, eğitim verilen alanlarda arz-talep ilişkisine göre sağlıklı bir kapasite mekanizması oluşturulmadığında, talepten fazla mezun verilebiliyor. Bu durum da mezunları zorunlu olarak mezun olunan alanın dışında istihdama sürükleyebiliyor. Bu konuda sorunun kaynağının/kaynaklarının veriye dayalı olarak belirlenebilmesi için detaylı saha araştırmalarımız devam ediyor.
SEKTÖRLE İSTİHDAM ÖNCELİKLİ İLİŞKİ GÜÇLENDİRİLİYOR
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bir taraftan mesleki ve teknik eğitimin kalitesinin artırılması için çok sayıda iyileştirmeyi yapmaya devam ederken, diğer taraftan da alanda istihdamı artırmak için mesleki eğitim verdiği tüm alanlarda sektörlerle çok güçlü iş birlikleri tesis etmiş durumda.
İstanbul’da İSO, İTO, İTÜ ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile mesleki ve teknik eğitimin alanda istihdam öncelikli olarak güçlendirilmesi iradesi ortaya konmuş, daha sonra bu irade, TOBB ile tüm illeri kapsayacak şekilde genişletildi. Artık tüm illerde sanayi odaları, ticaret odaları, organize sanayi bölgeleri ve diğer sektör temsilci kuruluşlarıyla organik ilişkiler tesis edilmiş ve mesleki ve teknik eğitimde sektörlerin aktif katkılarının alınabilmesinin kanalları açıldı. Benzer şekilde Aselsan, Havelsan ve Savunma Sanayi Başkanlığı ile farklı bir alan açılarak eğitim ve istihdamda çeşitliliği artıracak adımlar atıldı. Tüm bu adımlar, sektörlerin mesleki ve teknik eğitiminin güçlendirilmesiyle ilgili heyecanını ve beklentisini de artırdı. MEB, tesis edilen tüm bu iş birliklerinin başarılı olması için azami gayret sarf ediyor. Bu adımlarının meyvelerini vermesi kararlılık, emek ve sabır gerektiriyor.
Diğer taraftan, MEB, tüm illerde mevcut sektörler ve bu sektörlerin istihdam kapasiteleri ile o illerde eğitim verilen mesleki ve teknik eğitim alanları ve öğrenci kapasitelerini mukayeseli olarak gösteren ‘Türkiye Mesleki Eğitim Haritasını’ çıkarttı. Bakanlık, bu haritayı kullanarak, illerde ve bölgelerdeki eğitim verilen mesleki ve teknik eğitim alanlarını mevcut sektörlerle uyumlaştırma ve kapasitesini de bu çerçevede ayarlama çalışmalarını sürdürüyor. Bu dönüşüm, istihdama yönelik arz-talep ilişkisini de daha rasyonel bir zemine oturtacak.
Herhangi bir alanda aranan elemanın bulunamaması, o alanda yeterli eleman olmamasından ziyade sunulan ücret, çalışma koşulları ve diğer avantajlarla daha çok ilişkili. Bu nedenle mezun-sektör eşleşmesini kolaylaştıracak yaklaşımlar geliştirilmesi ve ücret politikasında da alan içi istihdam tercihi teşvik edecek mekanizmalar tesis edilmesi çok önemli. MEB, bu bağlamda diğer bakanlıklar ve kurumlar nezdinde ortak çalışmalarını sürdürüyor. Özel sektörün de bu konuda yaklaşımını gözden geçirmesi ve iyileştirici adımlar atması önemli.
PROF. DR. MAHMUT ÖZER KİMDİR?
Tokat’ta 1970 yılında doğan Prof. Dr. Mahmut Özer, ilk ve ortaöğrenimini bu ilde tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden 1992’de mezun olan Özer, yüksek lisans ve doktorasını Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Elektronik Mühendisliği Ana Bilim Dalı’nda tamamladı. Özer, 1992-1994 yıllarında Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Dalaman Havalimanı’nda elektronik mühendisi, 1994-2002 yıllarında da Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tokat Meslek Yüksekokulu Elektrik Programı’nda öğretim görevlisi olarak çalışmalarda bulundu. Temmuz 2002’de Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde yardımcı doçentlik görevine başlayan Özer, aynı üniversitede 2005-2010 yıllarında doçent olarak görevine devam etti. Temmuz 2010 itibarıyla profesör olarak atanan Özer, 28 Kasım 2010 tarihinde Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandı. İslam Dünyası Kalite Güvence Ajansları Birliği (AQAAIW) Başkanı ve Türk Standartları Enstitüsü (TSE) Genel Kurul Üyesi olan Prof. Dr. Mahmut Özer, ÖSYM Başkanlığı’nın ardından Milli Eğitim Bakan Yardımcılığı’nı üstlendi.