Atatürk
    Haberler

MEB, üretim kapasitesini güçlendirmek ve sürdürülebilir kılmak için AR-GE merkezi sayısını artırmaya yönelik önemli bir projeyi hayata geçirdi. Covid-19 salgın günlerinde önemli ivme kazanan mesleki eğitimde üretim potansiyelini artırmak için ülkemizin farklı bölgelerinde 30 AR-GE merkezi kurdu.

Ülkeler ekonomik kalkınmada AR-GE (Araştırma-Geliştirme) faaliyetlerine özel bir önem vermektedir. Bunun temel nedeni, küresel ekonomide ülkelerin rekabet edebilirlikleri ile yeni hizmetler ve ürünlerin geliştirilmesi yani AR-GE faaliyetleri arasında doğrudan bir ilişki olmasıdır. AR-GE yoğunluklu endüstriler, ülkelerin bir taraftan ekonomik rekabet edebilirliğini artırırken diğer taraftan ilave iş pozisyonları üreterek ülkelerin istihdam kapasitelerini de artırmaktadır. AR-GE faaliyetlerine ağırlık veren ekonomiler, ekonomik krizlere karşı da daha dayanıklı olmaktadırlar.

Avrupa Birliği (AB)’nde fikri mülkiyet yoğunluklu endüstrilerde 2011-2013 döneminde 5,7 trilyon Avro’luk bir değer üretildiği, bununda AB’nin toplam GDP (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla)’sinin yüzde 42’sinin üzerinde olduğu bilinmektedir (EPO&EUIPO, Intellectual property rights intensive industries and economic performance in the European Union, 2016). Diğer taraftan, aynı dönemde 60 milyon kişi doğrudan fikri mülkiyet yoğunluklu endüstrilerde çalışırken, bu endüstrilerin iş piyasalarında oluşturdukları dolaylı 22 milyonluk ilave iş üretildiği, dolayısıyla bu endüstrilere bağlı toplamda 82 milyonluk iş kapasitesinin ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Sonuç olarak, AB’de 216 milyonluk toplam istihdamın yaklaşık yüzde 38’ini söz konusu dönemde fikri mülkiyet yoğunluklu endüstriler oluşturmaktadır.

Ülkemizde AR-GE faaliyetleri ve bu kapsamda fikri mülkiyetler alanındaki performans, bugüne kadar istenen düzeye ulaşılamamıştır. Fikri mülkiyetler konusuna eğitimin katkısı çok önemlidir. Özellikle yükseköğretim kurumlarında bu konuda alınacak mesafe, ülkemizin kalkınmasında ve ekonomik rekabet edebilirliğinde çok önemli avantajlar sağlayacaktır. Temel eğitimden yükseköğretime kadar eğitimin tüm kademelerinde AR-GE faaliyetlerine yönelik farkındalık ve teşvik arttıkça, bu kapsamdaki üretim de artacaktır. Diğer konularda olduğu gibi bu konu da aslında bir iklim ve ekosistemle ilişkilidir.

Fikri mülkiyetler

Bu iklimin oluşumuna katkıda bulunmak üzere, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2019-2020 eğitim-öğretim yılında mesleki eğitimde ana tema olarak fikri mülkiyetler konusunu seçti. Bu konuda Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanlığı ile işbirliğine giderek mesleki ortaöğretim kurumlarında patent, faydalı model, tasarım ve marka geliştirilmesi ve tesciline yönelik 81 ilde eğitim çalışmaları başlattı. Yönetici ve öğretmenlere yönelik süreçle ilgili eğitim programları düzenlendi. Ayrıca, mesleki ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin fikri mülkiyet konusunda farkındalığını artıracak eğitim ve rehberlik hizmetleri düzenledi.

Kısa sürede AR-GE konularında ve bu kapsamda fikri mülkiyet konusunda önemli mesafeler alındığı da görüldü. Mesleki ortaöğretim kurumlarında son on yılda fikri mülkiyet kapsamında sadece 29 tescil alınmışken kısa sürede 11 patent, 8 faydalı model, 1 tasarım ve 10 marka olmak üzere toplam 30 ürünün tescili alındı. Ayrıca şu ana kadar 617 tescil başvurusu yapıldı ve 474 başvurunun da hazırlıkları devam ediyor. 10 yılda elde edilenden daha fazlasının bir yıldan kısa sürede elde edilebilmesi, aslında mesleki ortaöğretimde fikri mülkiyet konusundaki potansiyeli görme açısından da çok manidardır.

İhraç dönemi

Diğer taraftan özellikle Covid-19 salgını ile mücadele günlerinde mesleki ve teknik eğitim üretim kapasitesi ile göz doldurdu. Kısa sürede ihtiyaç duyulan dezenfektandan maskeye, yüz koruyucu siperliklerden tek kullanımlık tulum ve önlüğe kadar çok sayıda ürünü üreterek taleplere cevap verebildi. Diğer taraftan altyapı ve insan kaynağı açısından güçlü mesleki ve teknik Anadolu liselerinde oluşturduğumuz ve ilave desteklerle güçlendirdiğimiz AR-GE merkezlerinde solunum cihazları, otomatik cerrahi maske makinesi, N-95 maske makinesi, kumandalı ve zaman ayarlı UV-C ışınlamalı sterilizasyon cihazı, mobil UV-C sterilizasyon robotu, ozon hava dezenfektan cihazı, ultraviyole hava sterilizasyon cihazı, video laringoskop cihazı, temassız kızılötesi termometre, sosyal mesafe koruyucu cihaz, izole numune alma ünitesi ve entübe kabin ünitesi gibi çok sayıda ihtiyaç duyulan ürünler üretildi ve tescilleri alındı. Mesleki eğitim kurumlarımız ilk kez ürettikleri ürünleri yurtdışına ihraç etmeye başladılar.

MEB olarak, gelinen noktada bu üretim kapasitesini güçlendirmek ve sürdürülebilir kılmak için AR-GE merkezi sayısını artırmaya yönelik önemli bir projeyi hayata geçiriyoruz. Covid-19 salgın günlerinde önemli ivme kazanan mesleki eğitimde üretim potansiyelini artırmak için ülkemizin farklı bölgelerinde 30 AR-GE merkezi kurduk. AR-GE merkezlerinin tematik alanlarını oluştururken Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi” belgesinden ve TÜBİTAK 2020 yılı proje çağrı planlamasında yer alan öncelikli AR-GE ve yenilik konularından yararlandık. Bu AR-GE merkezleri ülkenin öncelikli alanlarında üretim ve inovasyon kültürünün yaygınlaşması rolünü yerine getirecektir.

Bu kapsamda kurulan AR-GE merkezlerinde toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik yenilikçi ürünlerin geliştirilmesine özel çaba sarf edilecektir. Ar-Ge merkezlerine güçlü altyapı desteği verilerek, ülkemizin ihtiyaç duyduğu ürünlerin yerli ve milli sermaye ile üretimi için bu merkezlerimiz sanayi, yükseköğretim kurumları, teknokentler, ilgili sektör ve diğer paydaşlar ile işbirliği gerçekleştirecektir.

Nitelikli insan kaynağı

AR-GE merkezlerinin tek rolü ürünlerin geliştirilmesi değildir. AR-GE merkezlerinin eğitimsel olarak en büyük rolü, nitelikli insan kaynağının geliştirilmesine katkı sağlamasıdır. Özellikle meslek öğretmenlerinin alanlarına göre profesyonel eğitimleri de bu merkezler üzerinden yürütülecektir. Ayrıca, çalışma alanlarına göre mesleki ve teknik Anadolu liseleri ile ilgili AR-GE merkezleri eşleştirilecek ve işbirlikleri sağlanacaktır.

Sonuç olarak bu proje, bir taraftan ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesine katkı sağlarken, öte taraftan yenilikçi ürünlerin yerel imkânlarla geliştirilmesine imkân sağlayacaktır. Böylece, mesleki eğitimin AR-GE odaklı eğitim kapasitesi güçlendirilmiş olacaktır. Böyle bir eğitim ortamında yetişecek öğrencilerin mezuniyet sonrası istihdam edilebilirliği de artacaktır. Mesleki eğitimde genç müteşebbislerin sayısı giderek artacak, mezunların iş piyasasına veya yükseköğretime geçme durumlarında kazandıkları deneyimler ilgili ortamlara da taşınabilecektir.

Prof. Dr. Mahmut Özer/ Milli Eğitim Bakan Yardımcısı