Son yıllarda iş dünyasının vasıflı eleman ihtiyacını karşılayacak adımlar hızla atılıyor. Öğrencilerin motivasyonunu, öğretmenlerin ise daha donanımlı olmasını sağladıklarını belirten MEB Bakan Yardımcısı Mahmut Özer, “Mesleki eğitimde paradigmayı iş dünyasıyla birlikte planlayarak, birlikte uygulayarak değiştirdik” dedi.
Sanayiden perakendeye hemen her alanda şirketlerin en önemli sorunlarından birini eğitimli insan kaynağı temini oluşturuyor. Bu ihtiyacın karşılanması amacıyla son yıllarda mesleki eğitimde yeni adımlar atılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2023 Eğitim Vizyonu sonrasında mesleki eğitimi güçlendirmek için sistematik çalışmalar yapılıyor. İş dünyasıyla işbirliği içinde yürütülen bu çalışmalar, özellikle mesleki teknik orta öğretim kurumlarının kalitesini ve cazibesini de artırmaya başladı. Mesleki eğitimde yaşanan değişimle ilgili olarak MEB Bakan Yardımcısı Mahmut Özer ile görüştük. Geçtiğimiz günlerde ‘Mesleki Eğitimde Paradigma Değişimi: Türkiye’nin Mesleki Eğitim ile İmtihanı’ başlıklı kitabı yayımlanan Özer, İstanbul Ticaret okurları için sorularımızı cevaplandırdı.
KATSAYI POLİTİKASI
Mesleki eğitimde yaşananların kaynağı neydi? Sorunlara ne sebep oldu?
Meslek liseleriyle ilgili yıllardır yaşanan sorunun sebebi, ‘katsayı’ uygulamasıydı. 1999 yılında yürürlüğe giren katsayı uygulaması, akademik olarak başarılı olan öğrencileri, meslek lisesinden uzaklaştırdı. Mesleki eğitim giderek eğitim sistemindeki görece en başarısız öğrencilerin tek seçeneği olmaya başladı. Mesleki eğitimde bu öğrencilerin kümelenmesi arttıkça eğitim ortamları daha dezavantajlı hale gelmeye başladı. Bu liselerimizde devamsızlık ve okul terk oranları ile disiplin olayları artmaya başladı. Sonunda toplumun mesleki eğitime bakışı büyük oranda olumsuz bir hal aldı. İş dünyasının da mesleki eğitimden beklentisi düştü. Kısaca, katsayı politikasının maliyeti oldukça yüksek oldu.
SEKTÖRLERLE İŞBİRLİĞİ
Sorunun sadece mesleki eğitimin kendisiyle ilgili olmadığını; işgücü piyasası ve yükseköğretimle de ilişkili olduğunu ifade ettiniz. Peki, son yıllardaki değişim adımları için nelere ihtiyaç duyuldu?
İşgücü piyasası aradığı elemanı bulamamaktan, bulsa da istediği özellikte olmamasından şikayet ediyordu. Öğretmen ve öğrencilerimiz de mutsuzdu. Toplumun ve işgücü piyasasının mesleki eğitime yönelik güçlü bir negatif algısı vardı. Aslında sorun, birçok ülkede olduğu gibi mesleki eğitim, işgücü piyasası ve yükseköğretim gibi üç farklı alan ile ilişkiliydi. Dolayısıyla, mesleki eğitim güçlendirilecekse bu üç farklı alanda eş zamanlı iyileştirmeler yapılmasını gerektiriyordu. 2023 Eğitim Vizyonu’nda, soruna sistemik olarak baktık ve geliştirdiğimiz çözümleri de sistematik olarak uygulamaya koyduk. İlk adımı sektörlerle işbirliklerinde attık. MEB, yıllardır sektörlerle işbirliklerini sürdürüyordu. Bu işbirliklerinin kapsamını genişlettik.
Sektörler özelinde iş dünyasıyla bu işbirliğinin sonuçlarını alıyor musunuz? Neler değişti?
İş dünyasıyla işbirliğinin kapsamını genişlettik. Sektör temsilcilerimizin de aslında bu kapsamda bir işbirliğini istediğini gördük. Böylece kısa sürede eğitim verdiğimiz tüm alan ve dallarda ilgili sektörlerin güçlü temsilcileri ile işbirliklerimizi tesis ettik. Örneğin, İstanbul Ticaret Odası ile bu kapsamda İstanbul’da 51 mesleki ve teknik Anadolu lisesini (MTAL) kapsayan bir işbirliği başlattık. İki yıl gibi kısa sürede sorunların çözümlerine yönelik çok sayıda projeyi hayata geçirdik. İki yıl içinde, alan öğretmenlerinin tamamı işbaşı ve mesleki gelişim eğitimi aldı. Atılan tüm adımlar kısa sürede meyvelerini verdi. Öğrenci sayısı iki yılda yüzde 62 arttı. Merkezi sınav puanı ile öğrenci alan mesleki ve teknik Anadolu liselerinden ilk kez yüzde 1’lik başarı diliminden öğrenci alındı ve bu tip okul sayıları her yıl artıyor. Örneğin, yüzde 1’lik başarı diliminden öğrenci alan liselerimize bu sene ilk defa öğrenci alan Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi de katıldı. Yani, akademik yönden başarılı öğrenciler mesleki eğitimi tercih etmeye başladı.
400 MİLYON TL GELİR
Tam bu atılım sürecinde Covid-19 pandemisi ortaya çıktı. Meslek liseleri de dezenfektan ve maske imalatıyla dikkat çekti. Bunu son yıllardaki adımlarla ilişkilendirebilir miyiz?
Pandemi süreci, mesleki eğitimin sadece işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağı ihtiyacını karşılamadığını, olağanüstü koşullarda yapacağı üretimle her zaman ülkesinin yanında olacağını da gösterdi. Pandemi sürecinde il müdürlerimiz, mesleki eğitim okul ve kurum yöneticilerimiz, öğretmen ve öğrencilerimiz olağanüstü performans gösterdi. Toplumun acil ihtiyaç duydukları hemen hemen tüm ürünleri kısa sürede üretebilir duruma geldiler.
Son iki yılda özellikle mesleki eğitimde üretim kapasitesini artırmak için önemli düzenlemeler yapmıştık. Örneğin, mesleki eğitimde döner sermaye kapsamında yapılan üretimden yüzde 15’lik hazine kesintisi yüzde 1’e düşürüldü. Üretim ve alt yapı için destek sağladık, kapasite artışı için planlama yaptık. Bunun sonucunda 2019’da üretimden elde edilen gelir, önceki yıla göre yüzde 40 artarak 400 milyon TL’ye yükseldi.
İŞBİRLİĞİ SÜRECEK
Mesleki eğitimde sektörlerle işbirliği devam edecek mi? Bundan sonra yaklaşım nasıl olacak?
Basında sık sık yer bulan olumlu haberler, mesleki eğitim yönetici, öğretmen ve öğrencilerinin yıpranmış özgüvenlerini yeniden kazanmaları için çok önemli katkı sağladı. Diğer taraftan, iş dünyası da kapsamlı işbirliklerinin ne kadar başarılı sonuçlar üretebildiğini görüyor.
İş dünyasının mesleki eğitime güveni ve dolayısıyla beklentisi arttı. Artık her yeni gün sektör temsilcilerimizle yeni bir işbirliği açılımı yapıyor ve yeni proje adımları atıyoruz.
BİR YILDA 188 TESCİL
Alt yapı ve üretimdeki gelişmelerin dışında öğrencilerin Ar-Ge ve tasarım alanında çalışmaları var mı?
Bu yeni süreçte mesleki eğitimde Ar-Ge merkezleri kuruldu. Bu merkezler ihtiyaç duyulan cihazların tasarım ve üretimine yönlendirildi. Merkezlerde solunum cihazından cerrahi / tıbbi maske ve N95 maske makinasına, hava filtrasyon cihazından video laringoskop cihazına kadar çok sayıda ürün kısa sürede üretildi.
Bu süreç ayrıca patent, faydalı model, tasarım, marka üretim ve tescili açısından da çok önemli bir dönem oldu. Bir yılda 100 ürün tescil etme hedefi konuldu. Ancak 188 patent, faydalı model, tasarım ve marka tescili alındı.
BİRLİKTE PLANLAMA BİRLİKTE UYGULAMA
MEB, sektörlerle işbirliği içinde şu adımları attı:
Kaynak: İTO, Adem Orhun