Mahmut Özer: “ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yüzde 0,46’lık dilimden öğrenci aldı. İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi de yüzde 1,26’lık dilimden öğrenci aldı. Bunlar ilk kez oluyor. Tüm bu adımlar, mesleki ve teknik eğitimin algısında pozitif yöne doğru kırılmada tarihi bir öneme sahip. Artık mesleki ve teknik eğitim, iddiası olan ve başarılı öğrencilerimizin tercihinde yer almaya başladı.”
Milli Eğitim Bakanlığı mesleki ve teknik eğitimi güçlendirmek için son bir yılda çok ciddi adımlar attı. 2019 liselere yerleştirme sınav sonuçlarına mesleki ve teknik eğitim damgasını vurdu. Öğrencilerin ilgisinin birden mesleki eğitime nasıl yöneldiği konuşulmaya başlandı. Biz de hem bu başarının hikâyesini hem de mesleki ve teknik eğitimde uzun soluklu dönüşüm planlarını MEB mesleki ve teknik eğitimden sorumlu Bakan Yardımcısı Mahmut Özer’e sorduk.
Bu sene liselere yerleştirmede ilk kez mesleki ve teknik eğitim ön plana çıktı. Yıllardan beri ilk kez böyle bir şey gerçekleşiyor. Bu nasıl oldu?
Bakanlık olarak son bir yılda mesleki ve teknik eğitimi ana odağımıza aldık. Bir kere şunu net olarak ifade edelim: Mesleki ve teknik eğitimde hem öğrenciyi hem de sektörü memnun etmeyen bir çözümün sürdürülebilirliği yok. Öte yandan, şunu da görelim: Sorunları doğru tespit edemezseniz atacağınız adımlar sorunları çözemeyeceği gibi uzun vade de çözümleri de güçleştirecektir. Bu nedenle öncelikle mesleki ve teknik eğitimde tüm paydaşlarımızla sorun alanlarını tespit ettik ve çözüm için hızlı adımlar atmaya başladık. Mesleki eğitimin güçlenmesi için kamu kurumlarında, sektörlerde ve tüm paydaşlarda velhasıl toplumda güçlü bir mutabakatın olduğunu gördük. İlgili taraflarla birlikte bu soruna sistematik yaklaşarak söz konusu mutabakatın gereğini yapmaya çalışıyoruz.
Son bir yılda hemen hemen tüm sektörlerle iş birliğine gittiniz yani…
Bakanlıkta mesleki ve teknik eğitim alanında zaten yıllardan beri sektörlerle iş birliği geleneği vardı. Bu işbirliği adımlarını biraz daha sistematik hale getirdik. Örneğin 2018 Eylül ayına kadar son on yılda eğitim verdiğimiz 35 alanda sektörlerle imzalanmış ve yürürlükte olan iş birliği protokolleri vardı. Son altı ayda eğitim verdiğimiz 53 alanın tamamında sektörün temsilcileri, ilgili kurum ve kuruluşların tamamı ile iş birliklerini tamamlamayı kendimize hedef olarak koyduk ve sahaya girdik. Ve mevcut iş birliklerimizi güçlendirip yeniden tanımladığımız gibi eğitim verdiğimiz tüm alanlarda sektörlerle ve paydaşlarımızla iş birliklerimizi de tamamladık. En önemlisi iş birliklerinin boyutunu değiştirdik ve kapsamını genişlettik. Bu kapsamın etkileri önümüzdeki yıllarda daha iyi hissedilecek.
Mesleki ve teknik eğitimle ilgili TOBB, İSO ve İTO gibi ana aktörler nasıl bir çalışma içine girdiniz?
Ülkemizin mesleki ve teknik eğitimle ilgili deneyim ve tecrübe açısından tüm müktesebatını kullanmak zorundayız. Dolayısıyla tüm aktörlerle birlikte hareket etmeye çalışıyoruz. Bu amaçla Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, İSO, İTO ve İTÜ ile İstanbul’da mesleki ve teknik eğitimi güçlendirmek için önemli bir iş birliğine gittik. Daha sonra ülke sathında tüm illerde iyi örnekleri oluşturmak için TOBB ile “81 İl 81 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” projesini hayata geçirdik. Benzer şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile geleneksel Türk sanatları ve turizm alanında iş birliğine gittik.
Sektörlerle kurduğunuz iş birliklerinin kapsamında yeni olan nedir? Nasıl bir kapsam genişletmesine gittiniz?
Artık iş birliklerimiz hem yönetim hem de eğitim sürecini kapsıyor. İş birliğini parçalı değil bütünsel ele alıyoruz. İş birliklerimiz müfredatı birlikte güncellemeyi, başarılı öğrencilere burs verilmesini ve öğrencilerin beceri eğitimlerini gerçek iş ortamlarında yapmalarına sektörün tam destek vermesini içeriyor. Alan öğretmenlerinin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerinin düzenli bir şekilde yapılmasını artık iş birliği kapsamında sektör üstlenmekte. Ayrıca sektördeki deneyimli uzmanların alan ve dal derslerine girmelerine de imkân tanıdık. En önemlisi, iş birliği kapsamındaki okullardan mezun olanlara istihdamda öncelik verilmesinin sağlanması oldu. Diğer taraftan sektör temsilcilerinin dillendirdikleri önemli bir şikâyet vardı. Eğitim süreçlerine destek veriyorlardı ancak yönetim süreçlerine dâhil olamadıklarından ve katkı veremediklerinden şikâyetçiydiler. Yeni iş birliği kapsamına okul yönetim sürecinin de birlikte değerlendirilmesini dâhil ettik. Dolayısıyla tam bir iş birliği modeli oluştu.
Sonrasında nasıl bir sıçrama oldu?
2018 yılında toplam 2 bin 379 alan öğretmeni iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerine katılmışken 2019 yılının ilk altı ayında sektörlerle yaptığımız yeni iş birliği protokolleri kapsamında 2 bin 544 öğretmen iş başı ve mesleki gelişim eğitimi aldı. Yani, 2019 yılının ilk altı ayında eğitim alan mesleki ve teknik eğitim alan öğretmen sayısı 2018 yılının tamamındaki öğretmen sayısını geçti. 2019 yılı sonuna kadar 10 bin öğretmenimizin bu kapsamda eğitim almalarını sağlayacağız. Planlamalarımız takvimine göre aksama olmadan çalışıyor. Bu eğitimlerin tamamını sektörlerle yapmış olduğumuz iş birlikleri sayesinde gerçekleştirdik.
Eğiticilerin eğitimi seferberliği gibi.
Evet. Ülkemizde mesleki ve teknik eğitimin güçlenmesinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının en önemli sürücü kuvvetini öğretmenlerimiz oluşturuyor. Öğretmenlerimiz mesleki ve teknik eğitimdeki gelişmelerin ve yeni uygulamaların ne kadar içinde olabilirlerse eğitim kalitemiz de o kadar yüksek olur. Bu nedenle bu konuya özel önem vermekte ve yakından takip etmekteyiz.
2019 Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamında liselere yerleştirmelerde Mesleki ve teknik Anadolu liseleri ilk kez yüzde 1’lik dilimden öğrenci aldı. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet. ASELSAN ile savunma sanayine yönelik teknik eleman ihtiyacını karşılamak için Ankara’da kurduğumuz ASELSAN Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yüzde 0,46’lık dilimden öğrenci aldı. Benzer şekilde İTÜ ile İstanbul’da kurduğumuz İTÜ Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi yüzde 1,26’lık dilimden öğrenci aldı. Bunlar ilk kez oluyor. Tüm bu adımlar, mesleki ve teknik eğitimin algısında pozitif yöne doğru kırılmada tarihi bir öneme sahip. Artık mesleki ve teknik eğitim, iddiası olan ve başarılı öğrencilerimizin tercihinde yer almaya başladı.
Sınavla öğrenci alan Mesleki ve Teknik Anadolu liselerinde doluluk oranı da yükseldi.
Evet. Kapasite önemli oranda artırılmasına rağmen 2018 yılında bu okullardaki doluluk oranı yüzde 74’ler seviyesindeydi. 2019 yılında yüzde 98’ler seviyesine yükseldi.
Yeterli çırak, kalfa ve usta olmadığı ile ilgili şikâyetler dile getiriliyor. Bu konuda ne gibi önlemler alıyorsunuz?
Kalfa ve ustalar mesleki eğitim merkezlerinde yetişiyor. 323 mesleki eğitim merkezimiz var. Öğrenciler haftada bir gün okulda diğer günler ise sözleşme yapılan işletmelerde eğitim alıyorlar. Geleneksel çırak-kalfa-usta eğitimini bu okullarımızda sürdürüyoruz. Yaklaşık 100 bin öğrencimiz var. Mezunların istihdam oranı oldukça yüksek. Örneğin 2018 mezunlarımızın yaklaşık yüzde 88’i eğitim aldıkları alanlarda çalışmaya devam ediyor. Oldukça başarılı bir model; kalfa ve usta ihtiyacını karşılamada çok önemli bir fonksiyona sahip. Bu merkezlerin güçlendirilmesi ve kapasitelerinin artırılması gerekiyor. Ancak öğrencilerin mesleki eğitim merkezlerini tercih etmelerinin önünde önemli bir engel vardı. Ortaokul sonrası zorunlu eğitim kapsamında dört yıllık bir eğitim sunmasına rağmen buradaki öğrenciler 12. sınıf sonrası ustalık belgesi alabilmelerine rağmen lise diploması alamıyorlardı. Lise diploması alabilmeleri için açık öğretime kaydolup fark derslerini vermeleri gerekiyordu. Bu durum öğrencilerin mesleki eğitim merkezlerini tercih etmemelerine yol açıyordu. Bu sorunu çözmek için gerekli mevzuat düzenlemelerini bu ay itibariyle tamamladık. Artık mesleki eğitim merkezlerine kayıt yaptıran öğrencilerimiz okulda fark derslerini alabilecekler ve dört yıllık eğitim sonunda başarılı olanlar ustalık belgesinin yanında lise diploması da alabilecekler.
Çok önemli bir düzenleme olmuş. Bu sene bu düzenleme nedeniyle öğrenci sayısı da artacaktır.
Evet. Bu esneklik sonrası mesleki eğitim merkezlerine yeni kayıtlarda artış bekliyoruz. Mesleki eğitim merkezlerini güçlendirmek için bir önemli adım daha attık. Özel sektör mesleki ve teknik Anadolu lisesi kurabilmesine rağmen mesleki eğitim merkezi kuramıyordu. Sektörün mesleki eğitim merkezi kurabilmesi ile ilgili taleplerini de göz önüne alarak kanun düzenlemesi teklifini hazırladık. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununda yapılan düzenleme ile özel sektörün mesleki eğitim merkezi kurabilmesinin önü açıldı. Özellikle sektörlerin kümelendiği organize sanayi bölgelerinde (OSB’lerde) özel sektörün mesleki eğitim merkezi kurması önemli bir açığı kapatacak. Diğer taraftan büyük ölçekli fabrikalarda da artık özel sektör mesleki eğitim merkezleri kurarak usta ihtiyacını kendisi rahatlıkla karşılayabilecek.
Anladığım kadarıyla özel sektörün mesleki eğitimde daha fazla yer almasını ve katkı vermesini istiyorsunuz.
Aynen öyle. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de üretim ve hizmet sektörü ağırlıklı olarak özel sektörde. Biz ağırlıklı olarak özel sektöre eleman yetiştiriyoruz. İstihdam edenin eğitim sürecinde daha fazla yer almasından ve katkı sunmasından daha doğal bir şey yok. Bu eğitimin de kalitesini artıracak. Dünyadaki eğilimler de bu yönde. Mesleki ve teknik eğitimde örnek gösterilen Almanya’da özel sektörün mesleki eğitimdeki payı yüzde 60’ların üzerinde. Bizde bu konuda teşvik mekanizması da olmasına rağmen özel sektörün mesleki ve teknik eğitimdeki payı yüzde 6’nın altında ve son derece düşük. Bu nedenle özel sektörün mesleki ve teknik eğitimdeki payını artırmamız lazım. Mesleki eğitim merkezi açabilmelerine yönelik yaptığımız düzenleme de bu çerçevede attığımız bir adım.
İlgili sektörlerin olmadığı yerlerde, söz konusu sektörlerle ilgili alanlarda eğitim veren mesleki ve teknik Anadolu liseleri var. Bu bir sorun değil mi?
Bu önemli bir sorun. Mesleki ve teknik eğitimin çevresinde bulunan sektörlerle uyumlu alanlarda eğitim vermesi gerekiyor. Aksi durum mesleki ve teknik eğitimin çoğu sorunun ana kaynağını oluşturuyor. Sektörün olmadığı yerde eğitim kalitesi düşüyor, çünkü iş yeri eğitimi imkânı olmuyor. Bu durum aynı zamanda mezunları doğal olarak eğitim aldıkları alan dışında istihdama yöneltiyor. Şu anda çözmeye çalıştığımız en önemli sorunlardan birisi bu. Önce resmi tam görebilmek için Türkiye’nin mesleki eğitim haritasını çıkarttık. Tüm illerde sektörleri, kapasitelerini, iş hacimlerini ve istihdam durumlarını tespit ettik. Daha sonra illerimizdeki mesleki ve teknik eğitim verdiğimiz alan ve dalları ve öğrenci sayılarımızı sektörlerle karşılaştırdık. Uyumsuzlukları tek tek tespit ettik. Mesleki ve teknik eğitimde arz-talep dengesinin rasyonel bir zemin üzerinden oluşturulmadığını gördük. Bu kısa sürede oluşan bir sorun değil, on yılların oluşturduğu bir problem. Şu anda mesleki ve teknik eğitimi sektörlerle uyumlaştırma, talebe göre arz oluşturma ve yeniden yapılandırma süreci devam ediyor. Bu uzun soluklu bir süreç. Çalışmalarımız devam ediyor.
Müfredat konusunda bir düzenlemeniz olacak mı?
Eğitim verdiğimiz tüm alanlarda müfredatı Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından hazırlanmış ve Resmi Gazete’de yayımlanmış Ulusal meslek standartlarına uyumlu hale getirdik. Diğer taraftan mesleki ve teknik eğitimde müfredatı sektörlerle ve paydaşlarımızla birlikte sürekli gözden geçiriyoruz. Burada başka bir yapısal sorunla karşılaştık. Mesleki ve teknik eğitimde 53 alan 203 dalda eğitim veriyoruz. Dal yapısı incelendiğinde bizim mesleki ve teknik eğitim sistemimiz ortaöğretim seviyesinde çok ayrıntılı uzmanlaşmaya gidiyor. Oysa dünyadaki son eğilimlere bakıldığında ortaöğretim seviyesinde çok ayrıntılı uzmanlaşmadan vazgeçildiğini, bunun yerine alanların genişletildiği ve akademik ve genel becerilere daha fazla ağırlık verildiğini görüyoruz. Bu, hem mezunların meslekler arası geçişine izin veren esnek bir eğitim sistemine imkân veriyor hem de mezunların hızlı teknolojik değişimlere adaptasyonunu artırıyor. Bu konuda da çalışmaya başladık. Önümüzdeki bir yılın en önemli gündem maddelerimizden birisi de bu olacak.