Geçenlerde, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer ile uzun uzun sohbet ettik ve meslekî eğitim meselesini konuştuk...
Önce, meslekî eğitimin Türkiye’de ne vaziyette olduğunu, daha doğrusu seyiyesinin bir müddet öncesine kadar nasıl yerlerde süründüğünü anlatayım:
Eğitim sistemindeki aksaklıklar, üniversitelerimizdeki kalitenin düşmesi, gençlerin okuduklarını anlama ve başarı oranlarını gösteren PISA testinde dünya sıralamasının gerisinde kalmamız sık sık gündeme geliyor. Bahsin acı olan tarafı ise, aslında memleketin beka dertlerinden olan bu mevzunun Türkiye’de artık sıradan konular hâline gelmesi!
Noksanların devlet de farkında, bunları giderebilmek için senelerdir projeler hazırlanıp uygulamaya konuyor, sistemde değişiklik üstüne değişiklikler yapılıyor ama bir husus hep gözardı ediliyor: Türkiye’de giderek azalan ara mesleklerin, en başta da ustalık eğitiminin güçlendirilmesi gereği ve bu işin yapılmasının artık şart olduğu...
Tâââ asırlar öncesinden gelen “Benim oğlum büyük adam olacak, paşa olacak, doktor olacak, mühendis olacak” zihniyeti ile öğrenciler son elli senedir test ve sınav müsabakalarında yarış atı misâli insafsızca koşturuldular. Artık hemen her şehirde bir veya birkaç üniversite açılmasının neticesinde yüksek eğitim enflasyonu ortaya bir işsiz diplomalılar ordusu çıkarttı, günlük hayattaki yerleri çok önemli olan ara meslekler kaybolup gitmeye başladılar ve YÖK’ün üniversite sınavlarındaki barajı kaldırması da bunların tamamının üzerine tüy dikti!
Zira, gençler üniversite diploması alabilmenin şart olduğuna inanıyorlar; işinin ehli becerikli bir ustanın en üst düzeydeki devlet memurundan bile daha fazla, hattâ birkaç katı fazla para kazanma imkânının mevcudiyetine rağmen ustalık gerektiren ve günlük hayatta çok önemli yeri olan mesleklere şimdilerde pek tenezzül edilmiyor.
Bu kadarla kalsa âmennâ... “Çıraklık” müessesesi neredeyse yokoldu; 28 Şubat sonrasında sekiz yıl yapılan, sonra süresi daha da arttırılan zorunlu eğitim yüzünden zanaatlar ortadan kalkmak üzere. Berberler, elektrikçiler, tesisatçılar, tamirciler yahut bu gibi mesleklerin mensupları gençlerin seneler süren zorunlu eğitime tâbi olmaları yüzünden çırak bulmakta zorlanıyor; “kalfalık” ve “ustalık” kavramları tarihe karışmanın eşiğinde, meslek okullarında verilen teorik eğitim işyerlerindeki uygulamanın kat be kat altında kaldığı için bir zamanlar zanaat cenneti olan Türkiye bu alanda artık fukara vaziyette... Evdeki damlayan musluğun yahut hasarlı kablonun değiştirilebilmesi için tesisatçıdan ve elektrikçiden günler sonrasına randevu alacak hâle geliyoruz!
OKULA GİRİŞTE AYLIK GARANTİSİ...
Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, böyle muhtemel tehlikeleri ortadan kaldırmak maksadıyla birkaç ay önce meslekî eğitim merkezlerinin yaygınlaştırılıp buralarda eğitim görenleri istihdam artışına katkıda bulunmalarını sağlayacak geniş bir çalışma başlattı. Geçen senenin 25 Aralık’ında Millî Eğitim Kanunu’nda gereken değişikliklerin yapılmasının ardından dört senelik bu merkezlerde 2021 sonunda eğitim gören öğrenci sayısı üç ay içerisinde yüzde 158’lik artışla 410 bine yükseldi.
Meslekî Eğitim Merkezleri’nde yaş sınırlaması yerine sadece ortaokul mezunu olma şartı var, bu sayede her yaş grubundan öğrenci alabiliyorlar ve buralara tercihin artış sebebi de ilk sınıftan itibaren istihdam garantisi, yani sektörde iş bulup başlangıçta asgarî ücretin üzerinde aylık alabilme imkânı... Daha önce Teknik Anadolu Liseleri mezunlarını meslekî bakımdan yetersiz görüp sadece yüzde onuna iş imkânı sağlayan ve güvenlikçi yahut garson gibi düşük aylık verebileceği personeli tercih eden özel sektör, şimdi Meslekî Eğitim Merkezleri’ndeki öğrencilere daha kolay şekilde iş imkânı sağlıyor, meselâ birinci sınıf öğrencileri işe başlamalarını ardından 1275 lira aylık alıyorlar, işveren asgarî ücretin sadece yüzde otuzunu ödüyor, üçüncü sınıfa gelip de kalfa olanların aylığı da 2 bin 125 lira. Bazıları ARGE Merkezi hâline getirilen okullarda ayda 2 bin 500 ile 4 bin lira arasında kazanan öğrenciler de var.
Millî Eğitim Bakanı’nın anlattıkları içerisinde beni en fazla şaşırtanı, ilk sıralarda rağbet gören mesleklerin teknik ve mekanik alanlarda değil, saç ve bakım hizmetlerinde olması idi... Türkiye’nin saç ekimi ve estetik alanlarında dünya liderliğine oynaması meslekî eğitimi de etkilemiş ve 71 bin 100 öğrenci güzellik ev saç bakımı alanlarında eğitim görüyor: bunu sırasıyla motorlu araçlar, yiyecek-içecek hizmetleri, elektrik ve elektronik teknolojisi ve nihayet moda tasarımı takip ediyor.
Gelirin yüksek olması sosyal aladaki prestiji de yükseltir ve mesleklerinde başarılı olan teknik elemanlar için, yukarıda da söyledim, yüksek bir bürokrattan daha daha fazla aylık gelir elde etme imkânı vardır.
Millî Eğitim Bakanı’nın başlattığı yeni uygulamanın rağbet bulma sebeplerinden biri, hattâ en başta geleni budur; yani ortalamanın üzerinde gelir elde etme garantisidir...
Meslekî ve teknik eğitimin önemini kavrayanların başında zaten bu alanlarda ciddî şekilde yetişmiş kişiler gelir ve İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu bir elektronik mühendisi olan Prof. Dr. Mahmut Özer, başlattığı girişim sayesinde maarif tarihimizin en başarılı bakanlarından biri olma yolundadır...
Murat Bardakçı / HaberTürk